8 Eylül 2017 Cuma

FERİBOT

 
   Gelibolu vapuru sessiz ve sakince, adeta havada süzülen bir martı gibi gidiyordu denizin üstünde. İçindeki insanlar ise feribotun hareketlerine ayak uydurmuşlar, kimileri kahvaltı yapmaya çalışırken kimileri de denize karşı günün ilk sigarasını içmeye çalışıyorlardı. Hafif bir şekilde esen, insan saçlarını yalayıp geçen rüzgar, sigaranın kıvılcımlarını denize düşürüp söndürüyordu. Muhtemelen bu sigara içen insanlar ya çok tiryaki yada çoğunun suratından anladığım kadarıyla, serinlikle güneşin verdiği bahar havası mı olsun kış havası mı olsun savaşının olduğu bu güzel pazar sabahında işe gidiyorlardı. Turist kafilesi ise Eminönü'ndeki güvercin sürüsü gibi sürekli bir hareket halinde sağa sola giderek çektikleri fotoğraflarla kendilerine ölümsüz bir anı katmaya çalışıyorlardı. Birilerinin eğlenceleri toplumun diğer insanlarının geçim kaynağıydı. Elindeki tepsiyle turist kafilesini gören büfeci çat pat İngilizcesi ile kahve ve çay satmaya çalışıyordu. İngilizcesi olsa vapurda giderken simit ve çayın mükemmel bir tadı olduğunu anlatabilir miydi acaba kendisi çalışmayı bırakıp biran bunun tadına varmış mıydı. Bu kapitalizm denen şey bu oluyor galiba kimilerinin çok eğlendiği şey diğerlerinin her gün elinin altında olsa bile çalışmaktan farkına varamaması.
     Ve vakit geldi. Kaptanın yaptığı ustaca manevralarla sahile yanaşıyoruz. Bu feribotta herkesten farklı olan biri varsa oda benimdir herhalde. Ne çalışmak için karşıya geçiyorum ne de gezmek için.
    Sadece kavuşmak için. Uzun sarı saçlarında parmaklarımda dolaştırmak dururken adanın her yerini gezsem veya gözlerinin içine bakmak dururken denize bakarak simit atmak beni mutlu eder miydi, etmezdi. Sen bir feribot kaptanıydın bende senin her gün yaptığın seferleri sorgusuz sualsiz gönlüme kabul eden iskele.

1 yorum:

  1. ufak tefek karalamalarinda degil hayatinda olmak oyle guzel ki♡

    YanıtlaSil

Yukarı Git